29 Haziran 2015 Pazartesi

   


     Beklemek… Siz hiç size gelmeyecek birini beklediniz mi yıllarca? Hiç karşılık beklemeden… Bu havaalanında bir gemi beklemek gibi bir şeydi. Öyle zor ama bir o kadar da vazgeçilmez. Acı veriyor evet. Ama insanız sonuçta umut etmek istiyoruz. Umut etmeden yaşamayız. Hepimiz inkâr etsek de bu hayattan hep bir beklenti içindeyiz. Hepimizin beklediği birileri var belki gelecek belki gelmeyecek. Ömrümüz birilerini ya da bir şeyleri beklemekle geçecek gibi sanki. Bazen anlam vermek zorlaşıyor buna.

     Neden vazgeçemiyoruz peki neden gelmeyeceğini bile bile bekliyoruz umut umut deyip durduğumuz şey bazen gözümüzü kör mü ediyor yoksa? Korkuyorum bu kadar körleşmekten. Sen onu bekliyorsun bir umut diyorsun gelir. Gelir ve anlam kazanır bunca acı ve beklenti. Değdi dersin. Bunca beklemeye bunca acıya değermiş meğer dersin. Beklenenler elbet bir gün gelirmiş. Ama her zaman öyle olmuyor. Başkasına gidiyor. Sen onu ellerini açmış beklerken bir bakıyorsun başkasına koşarak gitmiş o. Hangisi daha acı verici peki gelmeyeceğini bilip beklemek mi yoksa başkasına koşarak gitmesi mi? Hangisi kalbini acıtıyor?


     Masallar bize beyaz atlı prensimizin elbet bir gün geleceğini söylemişti biz de çocukluğumuzdan beri hep onu beklemiştik. Ama ya beyaz atlı prensimiz yolda başka bir prensesi görüp onu kurtardıysa o zaman ne olacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder